Beyazıt Meydanı’nda Tarihi Kalabalık

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve diplomasının iptali sonrası CHP’nin başlattığı “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingleri Beyazıt Meydanı’nda devam etti. Mitinge saatler kala alanda yoğun kalabalık oluşurken, akşam saatlerinde meydan tam anlamıyla doldu.

Mitinge katılanlar, ellerinde Türk bayrakları ve pankartlarla demokrasiye olan inançlarını gösterdi. Bazı pankartlarda "Millet İradesi Egemen Olmalı" ve "Demokrasiye Sahip Çıkıyoruz" ifadeleri yer aldı. Katılımcıların büyük bölümü de yanında kendi mezuniyet belgeleri veya sembolik diplomalarla alandaydı.

IŞIKLAR ALANA ALINMADI

CHP milletvekili Ali Mahir Başarır, miting öncesi yaptığı açıklamada aydınlatma cihazlarının alana alınmadığını söyledi. Başarır "Işıklarımızı sokmadılar. Onlar bu alanı kararttığını mı sanıyorlar? Türkiye'yi karartanlar ülkeyi karartanlar burayı kararttığını mı sanıyor? Ne yaparlarsa yapsın o güneş doğacak" ifadelerini kullandı.

İMAMOĞLU'NUN MEKTUBU OKUNDU

Tutuklu bulunan İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun mektubunu CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik okudu. İmamoğlu’nun miting alanına gönderdiği mektup şu şekilde: "Tarihimizin en kara günüdür 6 Mayıs, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı rahmetle anıyorum.  Üç Fidan’ı koparanlar, halkın bağımsızlık ve demokrasi talebini boğmak istiyorlardı. Bu amaçla hukuk hiçe sayıldı, iktidar sahipleri ne istiyorsa yargı ona hükmetti ama bu büyük adaletsizliğin vicdanlarda açtığı yara hiç kapanmadı. Tam bağımsız, demokratik Türkiye mücadelesinin ateşi hiç sönmedi. 2019’da İstanbul halkının iradesini beğenmeyenler seçimi iptal ettiler. ‘Sandıktan bizim çıkmadığımız seçim geçerli sayılmaz’ dediler. Ama 23 Haziran’da demokrasiden taviz vermeyen milyonlar sandıkta birleştiler ve yargı darbecilerine büyük bir demokrasi tokatı attılar. Milletimizin bize gösterdiği teveccüh iktidarı korkuttu. Bu sebeple, operasyonlara başladılar. Önce, 30 yıllık diplomamı savcılık baskısıyla, hukuksuzce iptal ettirdiler ve sistemden sildirdiler. Tarihimizde hiçbir siyasetçi rakibinden bu kadar çok korkmamıştır. Hiçbir siyasetçi rakibinin korkusundan bu kadar hukuk ve ahlak dışı yöntemlere tenezzül etmemiştir. Devleti milletin koruyucusu değil, milletin kazanılmış haklarına karşı bir konumdan tutmak istiyorlar. Vesayetçilerle siyasetçiler arasında temel bir fark vardır. Siyasetçiler, milletin gözü önünde olmaya, rakipleriyle milletin önüne çıkmaya can atarlar, milletin huzurunda canlı yayınlarda tartışmak isterler. Vesayetçiler ise siyasi rakipleriyle milletin önünde yüz yüze gelmekten korkarlar, kaçarlar. Siz hiçbir vesayetçiyi rakibiyle televizyonda, milletin önünde tartışırken gördünüz mü? Göremezsiziniz, darbeciler siyasi rakipleriyle ancak yargı ve polis aracılığıyla muhattap olabilirler. Rakibinin karşısına çıkmaya ne akılları yeter, ne yürekleri yeter. Beni Silivri’de bir hücreye kapattılar ama hala benden ödleri kopuyor. Günlerdir mahkememi televizyonda canlı yayınlayın, millet gerçekleri görsün diyorum, tek bir laf etmiyorlar, susup kalıyorlar."

ÖZGÜR ÖZEL 'MEYDANI AYDINLATMAMIZA İZİN VERMEDİLER'

Konuşmasında, meydanı dolduran kalabalığa seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, gençlerin iradesine ve kararlılığına vurgu yaptı: “İstanbul Üniversitesi’nden mezun, sizin görevlendirdiğiniz ve haksızca tutuklanan Ekrem İmamoğlu da sizin o gözlerinizdeki ışıltıya güveniyor” diyen Özel, Beyazıt Meydanı’nın İmamoğlu’nun çabalarıyla halka yeniden kazandırıldığını hatırlattı. “Bu 40 bin metrekarelik alan gençlerin talebiyle yeniden halkın oldu” dedi. Özel, miting alanının karanlık bırakıldığını belirterek, “Bu coşkuyu gölgelemek isteyenler meydanı aydınlatmamıza bile izin vermedi. Ama biz telefon ışıklarıyla bu karanlığı yırtarız” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasına yönelik tartışmalara da değinen Özel, “200 bin genç toplanmış, senin diplomanı sorguluyor. Diplomasız Erdoğan! Sayın Erdoğan, diploma öyle sorgulanmaz, böyle sorgulanır! Bu mücadeleden korkanlar ürkenler. Muhalefet evinde dönsün isteyenler asla teslim olmayacağımızı görünce bize bir mektup yazdılar. Mektubu da bir evlat katiliyle yolladılar. Kafamızı bozarsanız, direnmeye devam ederseniz bak ben ne yapıyorum, evladına acımamış bir katili yanına kadar yolluyorum, aklını başına topla diyor. İşte o mektuba bir cevap vermek icap ediyordu. Yazanlara cevabım Beyazıt Meydanı'dır. 19 Mart darbesine giriştiklerinde, ne olacaksa bu akşam olacak dediğimizde ve darbenin hedefinde olan kayyım atamanın peşinde olanların hedefinde olan, Saraçhane'nin önüne tüm İstanbul'u davet ettiğimizde onlar, bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi yasakladılar. Onlar vapurları iskelelere bağladılar, metroları kapattılar, tarihi yarım adaya gelen bütün köprüleri kaldırdılar. Otobüsleri 10 kilometre sokmadılar. Ve şunu biliyorduk, bir şey olacaksa bu akşam olacak. İşte o gün bu meydanda olanlar oldu. Darülfünun, İstanbul Üniversitesi önündeki barikatları yıkarak Saraçhane'ye geldi, Saraçhane'yi kurtardı. Onların cesaretinin ve bu yüce çatının kim kötülüklere, kim hatalara alet ederse etsin, hangi beceriksiz eller, bu kadim kurumun geleneğini kirletmeye çalışırsa çalışsın, İstanbul Üniversitesi başkadır, işte buradadır. Bir gün Ankara'dan İstanbul'a atanan buraya gelen ve eski görevi bir siyasi görev olan birisi tarafından o operasyonlar başlatılınca sordular nedir bu diye... Dedim ki bu yapılanları belediye başkanlarımızı alıp da içeriye tıkmaları, bu kayyum atamaları, bu İstanbul'un iradesine saldırmayı bize savaş ilanı kabul ediyorum. Çünkü biz barışçıyız ama uysallığımıza, iyi niyetimize, yüreğimizin temizliğine, aklımızın iyiliğine güvenip de kimse ama kimse bizi ezmeye kalkmasın.” dedi.